Sayfalar

Deşifre oldukça vaziyeti kıvırmaya çalışan ÜLKER'in Türkiye Finans kurumundaki Suudi ortağı | Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

akademi dergisi, murat ülker, türkiye finans kurumu, tsk, banka, içimizdeki israil, gizli yahudiler, ülker, kripto Yahudiler, gerçek yüzü, the national commercial bank, mehmet fahri sertkaya,

Siz muhafazakar olmasanız, bir bankaya mı ortak olursunuz yoksa bir faizsiz finans kurumuna mı?

"Biz iş yapış şekillerimizde hiçbir zaman muhafazakar olmadık." diyerek bütün bir toplumun önünde yalan söyleyen, onlarca yıldır müslümanları "kek" leyen, İslami holding gözüküp, 'Bize baskı yapıyorlar. Bize TSK'de bile ürün sattırmıyorlar'' taktikleri ile içinden vuran, güvenlerini kazanıp böcek pisliği yediren, toptan gıda satış marketinin ismine kadar her şeye "BİZİM" ismini koyan, bu oyun tutsun diye çok sayıda cemaat ve tarikatın eğitim faaliyetlerine maddi destek veren, İlim Yayma Cemiyeti ile bile organik bağları olan Ülker'lerin, hususiyetle kripto Yahudi Murat Ülker'in gözüne sokulur:

➥ "200'ü aşkın şubesi ve 3.600'ü aşkın çalışanıyla 1 milyondan fazla müşterisine hizmet veren Türkiye Finans’ın yüzde 60 hissesi 31 Mart 2008 tarihinde Ortadoğu’nun en önemli bankalarından ve Suudi Arabistan’ın en büyük bankası olan The National Commercial Bank (NCB) tarafından satın alınmıştır. Yeni ortaklık ile Boydak ve Ülker Grupları’nın yanına eklenen bu büyük güç sayesinde daha da gelişen Türkiye Finans, öncü katılım bankası olma vizyonunu sürdürmektedir."

| Türkiye Finans resmi internet sitesi

Kripto Yahudi firması Ülker deşifre olunca taktik kıvırmalar başladı: 'Ülker hiçbir zaman muhafazakar olmadı.' | Akademi Dergisi

 ali ülker, gerçek yüzü, gizlenen gerçekler, godiva, içimizdeki israil, kripto Yahudiler, masonlar, murat ülker, sabri ülker, ülker, yıldız holding, akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, karay yahudileri, hazar yahudileri, müslüman genç, ülker islami firma mı, yahudi türkler, hazar türkleri, muhafazakar işadamı, ülker



Gerçek yüzü hızla deşifre olmaya devam eden Ülker, taktik hareketlerle vurguna devam etmek gayretinde. Bunlar koskoca bir millet ile bir de alay edip dalga mı geçiyorlar? Sokaktaki insana "Ülker İslami bir firma mı?" diye sorulduğunda on kişiden dokuzu hiç düşünmeden "Evet." diyorsa, Ülker kendini onlarca yıldır İslami göstermeden halkın tamamında böyle bir algının oluşması mümkün müdür?



Bu yaptıkları: 



➥ "Biz sizi onlarca yıdır 'kek' ledik... Aslında İslam düşmanı Yahudilerdendik. Bütün ortaklarımız Yahudi, Ermeni, Rum, Sabetayistler ve Masonlardı. Güzel de oynadık ama ne yapalım deşifre de olduk nihayetinde." 

diyememenin ve iddialar/ispatlar karşısında sessiz de kalamamanın bir tezahürü mü?


Muhafazakar gelenekten gelenlerin yakından tanıdığı Yıldız Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, iş hayatında hiçbir zaman muhafazakar olmadıklarını söyledi.

Hürriyet'ten Sefer Levent'e konuşan Ülker, Türkiye'de muhafazakar işadamı diye bir kavram olduğunu ve kendilerinin bu kavramın dışında kaldığını belirtti.

"Türkiye’de bir kavram var. ‘Muhafazakâr işadamı.’ Ülker hiçbir zaman iş yapış şekillerinde ve iş tutuş biçiminde muhafazakâr olmadı. Çağın şartları neyse, her daim o şartlara ayak uydurmaya çalıştık. Godiva’yı aldıktan sonra nelerin değiştiği konusunda birkaç not aktarmak isterim. Oynadığımız oyun değişti, ligimiz değişti, tüketicilerimiz değişti, çalışanlarımız değişti global olduk. Bu globallik bize ne sağlıyor? Ortak satın alma, ortak inovasyon ve global satış kanalları arasında sinerji oluşturabilmeyi sağlıyor. Ülker’in zaten yurtdışında işleri, fabrikaları vardı. Bundan cesaret alarak şimdi Uzakdoğu gibi yeni piyasalarda da iş yapabilir miyiz diye bakıyoruz. Kısacası, dünya kazan biz kepçe gezip duruyoruz."

Ülker'in gerçek yüzü | Akademi Dergisi

 DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız  ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir. 

Ülkerler ile dünür olan eski boşbakan Ahmed Davuoğlu da Ülkerler gibi Karay Yahudisi mi? | Akademi Dergisi

akademi dergisi, oda tv, ahmet  davutoğlu, cemil çiçek, ali babacan, karay yahudileri, sabri ülker, gerçek yüzü, ülker, fethullah gülen, hazar yahudileri, sabetayistler, Kırım Tatar Yahudileri, Karay Yahudileri, Karaim Yahudileri, Hazar Türkleri, Yahudileşen Türkler, Ahmet Davudoğlu, AK parti, ülker, Berksan,

Karaim kelimesinin kökeni hakkında pek çok görüş ortaya atılmıştır. "Kara" kökenin Arapça okumak, kıraat etmek anlamına gelen ve Kur'an ile aynı kök olan "Karae"den geldiği ve aynı şekilde Arapça ile aynı dil ailesinden olan İbranice'deki yine okumak anlamına gelen "Karai"den geldiği ve sadece yazılı Tora'yı, Eski Ahit'i otorite kabul ettiklerini ve genel Yahudi kitlenin benimsedikleri diğer Tevrat yorumlarını gözönüne almadıklarını ima eden bir ifade olduğu da söylenmiştir. Karay, Kara'ya mensup olan demektir ve sonundaki Arapça aidiyet eki "i" Türkçe ses uyumuna göre düşüp "y" olmuştur. Karaylar, İbranice'de çoğul takısı "im" getirilerek Karaim şeklinde telaffuz edilir.

Bir diğer görüşe göre 10. yüzyılda Bizans'tan sürgün olarak Hazar ülkesine sürgüne giden ve Museviliğin Karai mezhebine bağlı olan insanlar, Hazar Devleti sınırları içinde kalan Kırım topraklarına yerleştirildiler. Hazar hakanının Musevi inancını kabul etmesiyle, Karai mezhebi, Kırım'da yaşayan Türkler arasında da yayılmaya başladı. Bu inancı kabul eden Türk toplulukları, ilerleyen yıllarda 'Karaim' adıyla anılmaya başlandılar. (Wikipedia)




Son dönemde Türkiye’de “Kırım Tatarları” modası esiyor. Kemal Karpat’tan Halil İnalcık’a yıldızı parlayan tarihçiler, Ahmed Davutoğlu’ndan Ali Babacan’a yükselen siyasetçiler hep Kırım Tatarı.

Biz de konuyu Prof.Dr. Yalçın Küçük’e sorduk. Kırım Tatarları’nın kökenleri nereye dayanıyor? Türkiye’de hangi önemli isimler Kırım Tatarı? Yalçın Küçük’ün bu isimlerle ilgili çalışmaları var mı? Odatv olarak Prof.Dr. Yalçın Küçük’e sorduk. Küçük, Odatv’ye yanıtladı.

İşte Yalçın Küçük’ün açıklamaları:

➥ Tyurkskiye Narodı Kırıma, 2003 tarihinde Moskova’da basılmış çok bilimsel bir kitaptır. Adından da anlayabileceğiniz gibi, bu kitabın adı “Kırım’ın Türk Halkları”dır. Bu standart bir kitaptır. Dolayısıyla Kırım dediğiniz zaman, Türkler ve Tatarlar dediğiniz zaman, elimizde yeni çıkmış “Tyurkskiye Narodı Kırıma” kitabı var.

Bu kitap üç bölüme ayrılıyor. Kırım dediğimiz zaman, biz Kırım Tatarları’nı kastediyoruz. Ama aslında bilimsel ve tarihsel olarak orada üç halktan bahsedebiliriz. Bir tanesi Karain, ikincisi Kırımskiye Tatarı, üçüncüsü de Kırımçaklar. Demek ki, Türkçede genel olarak Kırım Tatarı dediğimizde, etnik açıdan ve zaman zaman din açısından da birbirinden farklı üç halktan söz ediyoruz. Zaten kitabın başlığı da bu: Tyurkskiye (Türk) Narodı (Halkları) Kırıma (Kırımın).

Karainleri şöyle ifade edebiliriz; İbraniler “Karaim” der; Batılılar Karaibler, orada yaşayanlar, Türkler ve Ruslar ise “Karaim” derler. Demek ki, Kırım Tatarlarının veya Kırımlı dediklerimizin önemli bir bölümü Karaim’dir. Bunlara ya “Karia” deriz veyahut “Karia Türkleri” deriz.

Bunlardan bildiğimiz bir kişi var, o da Refik Halit Karay’dır. Bunlar “kara” sözcüğünden gelirler. “Kara” İbranicede “okumak” demektir. 14, 15 ve 16’ncı yüzyılda en çok Galata Köprüsü yakınlarında oturdukları için oraya “Karaköy” denir. Demek ki, bugün Karaköy dediğimiz yerde, eskiden bizim “Kırımlılar” dediğimiz Karayiler oturuyordu.

İkinci grup Kırım Tatarlarları’dır. Bunlar ayrı bir kategoridir. Dolayısıyla bana Kırımlıları sorduğunuz zaman, diğer Tatarları ayırmak durumundayız. Kazan Tatarları da var. Lenin kısmen Kazan Tatarıdır. Azerbaycan’a dışarıdan baktığınızda onlara da “Tatar” denir. Onları da ayrı tutuyoruz. Bu nedenle de sorduğunuz sorudan İlber Ortaylı arkadaşımızı da ayrı tutuyoruz. Zaten şu sıralarda bir ödül de almadı. Gittikçe ödülsüz bir yere doğru gidiyor. Kırım Tatarları dediğimizde bunları ayırmış oluyoruz.

KARAYLAR YAHUDİLİĞİN BİR KOLUDUR

Karaylar, Karay dini veya mezhebindendir. Karayiler Yahudiliğin bir koludur. Kara oradan gelir. Kımçaklar, onlar da net olarak Yahudi kabul edilir. Türkiye’de de bu isim ve soyisimlere yaklaşıyoruz. Kırım Tatarı dediklerimiz de genellikle Müslüman’dırlar ve Türkçe de konuşurlar. Karayiler, Karayi Yahudisi veya Karayi Türkü denilen çok tipik bir millettir. İnanılmaz güzel ve arı bir Türkçeleri vardır. Aynı zamanda 8’inci yüzyılda ortaya çıkmış olan Karaim kolundandırlar. Dış görünüşlerinde Müslümanlar fakat ayinleri Karayin, yani İbraniyettir.

Bunun dışında iki ayrıntıya daha değinmek istiyorum. Ödül alıyorlar, şunu yapıyorlar, bunu yapıyorlar, bunlar doğru. Ancak, AKP ile beraber en fazla kimler ödül aldı dediğiniz zaman –ki yeni kitabım “Çöküş” te de tekrar tekrar ortaya çıkarttıklarım var– birincisi Jak kamhi, İkincisi de İhsan Doğramacı'dır. Jak Kamhi, Türkiye’de aşağı yukarı sivil kesimin Haham Başı gibi bir insandır. Yahudi’dir, buna bir itirazımız yok. Doğramacı’nın ise anadilinin İbrani olduğunu göstermiş oluyorum. Bu, birinci ayrıntıdır. Bu ödüllendirmeyi bunlardan çok ayrı düşünemeyiz.

İkinci noktaya geldiğimizde, verdiği bütün ödüllere bakmak durumundayız. En önemli ödülleri Kamhi ile Doğramacıya verdiler. Kamhi’yi biliyoruz, ona bir karşıtlığımız yok. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkiyi kuran zengin Yahudilerden bir tanesidir. Ona verdiler. Niye verdiklerini kitaplarımda yazacağım. Öbürü de Doğramacı’ya verildi. Doğramacı da, bunları kitaplarımızda çıkarttık, kendisini överken söyledikleri gibi, anadili İbrani’dir.

Bu iki örnekten de çıkartabileceğimiz gibi, böyle bir eğilim görüyorsak, benim de “Tyurkskiye Narodı Kırıma” kitabından da verdiğim bilgilere göre, Kırımçak tipik Kırım Yahudisidir. Bu soyadı Türkiye’de de vardır. Kırım Yahudilerine “Kırımçak,” diyoruz. Karaylara da İslam ile İbraniyet karışımı diyebiliriz. Bir tür sabetayizme benzerler. Bir yanları İbrani’dir, bir yanları başkadır. Şunu da belirteyim ki, bunların nasıl olduğu o tarihlerde tartışmalıdır.

Türkler’di de, sonradan mı Musevi oldular veya Musevilerdi, sonra mı Türk oldular? Bu konuda çok ciddi tartışmalar vardır. Kökleri Hazar Yahudilerine gider. Onlar reddederler, “biz bağımsızız,” derler; “biz esas bölgeyiz,” derler. Benim yararlandığım bütün kaynaklara göre, bunların ayinleri İbranicedir, Türkçedir. Türkçeyi çok güzel kullanırlar ama Türkçeyi yazmazlar. Rusça yazarlar. Dolayısıyla Kırımlıları incelemek için mutlaka Rusça bilmek lazım.

AKP’DE ÖNEMLİ YERLERDE KIRIMLILAR VAR

Benim tespitlerime göre, şu anda AKP’nin hükümete getirdiği en önemli yerlerde üç tane Kırımlı var. Ali Babacan, Cemil Çiçek ve Ahmet Davutoğlu. Bunların bazıları hakkında yazdıklarım var. Sadece ödülde ve bilimde değil, başka alanlarda da yükselttikleri içinde benim verdiğim bilgiler çerçevesinde ele alınabilecek olan Kırımlılar var. Burada Kırımlı sözüne sadık kalıyorum. İbrani mi değil mi, Karay mı, Kımçak mı? Bunlara girmiyorum.

Ahmet Davutoğlu’nun kızının ismi Sefure, tipik bir Karay ismidir, onları tespit ettim. Sabri Ülker’in kızı, Ahsen Özokur’un oğlu Ahmet’le evlidir. Demek ki, başka vesileyle çıkarttığım endogamiyi burada da görüyoruz. Kendi aralarında evleniyorlar. Şunu çok açık söyleyebilirim; Ahmet Davutoğlu’nun bu özelliklerinden başka, Dışişleri Bakanı olmak için hiçbir özelliği yoktur. Sadece Kırımlı, Karay ve çok büyük bir ihtimalle de Sabri Ülker ailesinin dünürü olduğu için oraya gelmiştir. Sabri Ülker bana mektup yazmıştı, “biz sabetayist değiliz,” diye. Ben onları yayınladım. Tekrar yayınlayacağım. Şu anda AKP’nin bir yan örgütü gibi çalışıyor.

AKP TÜRKİYE’DE İSLAMİYETİN KÖKÜNÜ KAZIYACAK

Ülker holding Asam’ı çürüttü. Asam birazcık bağımsız oluyordu, parayı kesti. Kim kesti? Parayı bunlar kestiler, bazı yerlerde “bunlar” diyorum çünkü beraberdirler. Dolayısıyla Kırımlılar ile AKP’nin üst tarafı evlidir, karı koca ilişkisi vardır, beraberdirler. Cemil Çiçek de bunlardandır. Çiçek soyadı sadece Hazardan gelir, bunu iyi öğrensin Cemil Çiçek. Ben 2002 yılında, bu hükümet kurulurken, “bunlar İslamiyet’in kökünü kazıyacak,” dedim. Türkiye İslamiyet’ten hiçbir zaman AKP döneminde olduğu kadar uzaklaşmamıştır. İslamlar Türk ordusuna karşı değillerdir. Dünyanın her tarafında dindarlar orduyu tutarlar. Onların en muhafazakâr yanlarıdır. Bunların böyle olan hiçbir yanı yoktur. İslamlar devletin, kamunun mallarını böyle yabancılara satmazlar. İslamlar hiçbir zaman ülkenin sınırlarını İsrail’e kiraya vermek için bu kadar çaba harcamazlar.

BABACAN ADINI KARAYLAR KULLANIR

Ali Babacan’a gelirsek, Babacan adı çok, çok tipik bir Karay adıdır. Karaylar kullanır. İsterseniz Karay Türkleri deyin, isterseniz Karay Yahudileri deyin. Ben öyle bir şey söylemiyorum, ben bilimsel olanları söylüyorum. Daha önce kitaplarımda Babacan’ın ne olduğunu yazmıştım. Ahmet Davutoğlu için Ayetullah Hamaney çok yakın bir zamanda “Davudi,” dedi. “Banu’nun kocası,” dedi. İktidarlarının ilk zamanlarında doksan tane Davudi’yi, Davudi derken İbraniyi kastediyor, Amerika’da yaktılar. İşte, Davudi sözcüğüne Karaylar aynı zamanda “Davutoff,” derler. Karayin Tarikatını kuran adam Amman bin Davut’tur. Ondan dolayı da bu soyadı çok kullanılır.

Tekrar ediyorum, Ahmet Davutoğlu’nun Kırımlı olmak dışında, Dışişleri Bakanlığı’na gelmek için hiçbir meziyeti yoktur. Kırımlı’dır ve bana, “sabetayist değilim,” diyen Sabri Ülker’in torunuyla kızı evlidir. Sefure’nin annesinin adı Sara’dır. Şimdi bu çerçeve içinde düşünecek olursak, Halil İnalcık’ı da bir tarafa koymak durumundayım. Bunlara Koç Üniversitesi ödül verdi. Benim bununla ilgili çeşitli yazılarım vardır, beyefendi bir insandır, ama ciddi, önemli bir tarihçi değildir. Bunu hep söylüyoruz. Bir kitabı vardır; Osmanlılar üzerine olan bu kitap İngilizce de basılmıştır. Ben size izin verirseniz bu kitabın önsözünden bir paragraf aktarmak istiyorum "Prof. Bernard Lewis’e şükranlarımı sunarım. Bu kitabı yazmamı o sağladı." Birinci cümle bu. Bernard Lewis yazdırmış bu kitabı. Bernard Lewis büyük Siyonist’tir ve Amerika’da Irak savaşının mimarı olarak bilinen bir insandır.

TÜRKOLOJİ DÜNYADA SADECE YAHUDİLERİN ALANIDIR

Bir de benim öne sürdüğüm bir teori vardır: Türkoloji dünyada sadece Yahudilerin alanıdır, başka hiç kimse girmez. Amerikan dünyasında Lewis vardır. Fransızlarda Paul Dumont vardır. Bu kişi Paris’teki Türkoloji’nin başındadır. Bunlar kendilerine yakın olmayan hiç kimseyi bu alana sokmazlar. Devam ediyorum. Diyor ki, “bu kitabı Prof. Norman Vuckoviç çevirdi.” Norman Vuckoviç, o da İbrani’dir ve bu kitapta bizim yurttaşlık bilgilerinden bildiğimiz tarihsel bilgilerin ötesinde bir tek cümle yoktur. Ama Halil Hoca bu dönemde AKP ile beraber sanki büyük bir tarihçiymiş gibi hareket ediyor. Halil Hoca bir dikkatlilik yapıyor, bunları çok fazla desteklemiyor, konuşmuyor. Tarihçi olarak da, benim duyduğum kadarıyla, Habertürk’e çıkartıldıklarında konuşmuyor. Zaten Habertürk bugün Neo Osmanizasyon için kurulmuştur. Böyle bir takım müezzinlerin, şunların, bunların çıkıp tarih programı yaptığı bir yerdir.

Kemal Karpat'a gelince, onun Kırımlı olduğuna dair pek çok bilgiler geliyor. Bu Kırımlılar’ın bir tarafı var, dağılırlar. Kemal Hoca Romanya’ya gitmiştir. Bir kısmı Türkiye’ye gelmiştir. Bunlar Türkiye’de çok dağılmışlar. İstanbul’da yerleri vardır. Bazısının Mısır’da yerleri vardır ama hepsinin tipleri bellidir. Ben hiçbir zaman bu analizlere fizyonomiyle girmiyorum.

AKP İKTİDARA GELİRKEN BU KİTAP YAZILDI

İngilizlerin güzel bir sözü vardır: “Bütün bebekler birbirine benzer, onlar da Churchill’e benzer.” Ama alın Cemil Çiçekle, Davutoff’u ya da Davutoğlu’nu yan yana getirin nerdeyse amca çocuklarıdır. Bunlara bir tanesini daha katacak olursanız, Kaya Çilingiroğlu’nu katabilirsiniz. O da Kırımlı’dır. Ben her zaman bilimsel konuşurum. Mesela bir kişi “Mardinli” soyadını alıyorsa, “Mardinzade” alıyorsa, o Türk ve Müslüman’dır. “Mardin” alıyorsa, çok büyük bir ihtimalle İbrani’dir. “Karpatlı” veya “Karpatgil” olarak alıyorsa, o Türk’tür; ama “Karpat” olarak alıyorsa, o İbrani’dir. Çünkü İbranilerin çoğu bu kelimenin Rusçası’nı, “Karpat”ı kullanırlar. Kemal Karpat, “İslam’ın Siyasallaşması” kitabında, o da ön sözünde söylüyor. Aşağı yukarı AKP’nin kuruluşuna denk geliyor. Yani İsrail ve diğerleri AKP’yi iktidara getirmek istediklerinde, bu kitabı hazırlamış. Son derece zayıf bir kitap. Zaten sizdeki mülakattan sonra bana dünyanın pek çok yerinden notlar geldi. Boğaziçi Üniversitesi’nde bir dergide, kitabın bütün hataları gösterilmiş. İlkokul hataları var ve burada da çok açık olarak, tamamen Fethullah Gülen’e biat etmiş, onu övmüş. Hiçbir tutarlılığı olmayan bir kitaptır. Demek istediğim şu ki; Kemal Karpat gibi daha önceki yıllarda ne cami bilen, ne de namaz bilen, dinle hiçbir ilgisi olmayan biri nasıl böyle dönüş yaptı? Kaldı ki, ben ODTÜ’deki hocalık dönemimden hatırlıyorum, muhafazakârdı ama laik, modern, cumhuriyetçi bir insandı. Sonradan böyle döndüler.

GİZLİ BİR EL BUNLARI YÜKSELTİYOR

Son olarak şunu söyleyebilirim. Fethullah Gülen, Türkiye’nin İslamizasyonunda, Türkiye’nin Osmanizasyonunda, yeni bir dönemin kurulmasında, dışarıda bulunmuş olan, kötü de olsa İngilizce bilen üç isim var. Şerif Mardin, Kemal Karpat, Metin Heper. Biz de bunları izliyoruz. Dolayısıyla, bu Kırım kategorisi ile AKP iç içedir. Bir yandan Tayyip Erdoğan soyunun Gürcistan’dan geldiğini ima ediyor. O, Kafkasya’dır. Bu, kesin bildiğimiz bir şeydir ve bir şey daha var ki; gizli bir el bunları yükseltiyor. Cemil Çiçek o yüzden oradadır, Ali Babacan o yüzden oradadır.

Babacan’ın hiçbir yeteneği ve politik tecrübesi yoktur. Dışişleri gibi önemli bir göreve verilmişti. Kimdi bunların ilk Dışişleri Bakanı? Yaşar Yakış’tı. Ne demişti Yakış? “Ben onlardan değilim diye, beni attılar.” Bu, yazılıdır; ondan sonraki Abdullah Gül diye birisidir. Bana mektup yazmıştı, “ben sabetayist değilim,” diye. Öyle mi değil mi? Bilemeyiz. Ben de o tarihten beri, “bana belge gönder yazacağım,” diyorum; göndermiyor. Demek ki, getirdikleri Dışişleri Bakanlarından bir tanesi sabetayizm şüphesi altındadır. Sadece “evrakta sahtecilik” şüphesi değil, bir de bu şüphe vardır.

Babacan için tekrar söylüyorum; Sabri Ülker’le alışveriş yapan Karaylı, karısının adı Sara, annesinin adı Sefure, kızının adı Aybike. Aybike Karaylıların en çok kullandıkları isimdir.

Odatv.com



 DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız  ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir. 

Ülker bir kripto Yahudi tuzağı mı? 'Sabri Ülker'i bir de benden dinleyin!' | Akademi Dergisi

ali ülker, gerçek yüzü, içimizdeki ermenistan, içimizdeki israil, israil, kripto Yahudiler, masonluk, murat ülker, sabetayistler, sabri ülker, ülker, akademi dergisi, mehmet fahri sertkaya, musevilik, odatv, asım ülker, Hayim Vitali Nahum, faiz, müslüman genç, Berksanlar, Erroll Gelardin, Fani Hanım, rumlar, palasko, yahudi türkler, hazar türkleri, Ahmet Davutoğlu, hazar yahudileri, karay yahudileri,


Yeni Şafak Gazetesi'nde dün Sabri Ülker'i anlatan yazının ardından Odatv yazarı Erroll Gelardin, bir başka Ülker hikayesi anlattı.



İşte Gelardin'in Ülker yazısı:


➥ Ülker Fabrikasi, Beşler Bisküvi Fabrikası’nda çalışan Asım Berksan, merhum kayınpederim Hayim Vitali Nahum, Palasko (Rum) ve Asım’ın kardeşi Sabri Berksan beyler tarafından Sirkeci’de ufak bir odada kurulmuştur.

Merhum kayınpederim Hayim Vitali Nahum’un anlattıklarını size anlatacağım:

➥ Kırım Tatarlarından gelen bir ailenin çocukları olan Berksanlar’ın büyük ağabeyleri Asım, Beşler’de isçi iken orada çalışan bir Musevi kızına aşık olmus ve Vitali Bey’in araya girmesi ile bu iki fakir genç evlenmişler. Beşler’in işi bozulduğunda kendilerine geçim yolu arayan Vitali Bey’in arkadaşı Asım’a yaptığı teklif üzerine Ülker Şekerleme diye bir işyeri kurmuşlar ve şekerleme işinin üstadı olan Rum asıllı Palasko adlı biri ile de anlaşmışlar ve 4 ortak olarak işe başlamışlar.

Zamanla zenginleşmeye başladıklarında Palasko işten ayrılmış ve 3 ortak olarak ve kollektif şirket halinde işe devam edilmiştir. İşler daha da iyileştiğinde Berksanlar soyadlarını ÜLKER’e çevirmişlerdir.

Yani Sayın Sabri Ülker Bey’in beyan ettiği gibi kendisi ÜLKER’i kurmamıştır. Ülker’i kuran Hayim Vitali Nahum ve Asım Ülker’dir. Sabri Bey’i, Asım Bey kardeşi olduğu için ortak yapmıştır. Sabri Bey, o sıralarda üniversite örgencisi idi. Hiç bir şekilde fabrika ile alakası yoktu.

Sabri Bey üniversiteden döndükten sonra karşısında 2000 kişiyi aşkın işçisi olan bir fabrika bulmuştur. Bu iki parasız meteliksiz kişinin Ülker’i büyütebilmelerinin yegane sebebi Hayim Vitali Nahum’un kendi çevresinden faizle para bulmasından dolayıdır. Bu gün kendini dini bütün Müslüman kabul eden Sayın Sabri Ülker, fabrikasını faizle tefecilerden alınan paraya borçludur.

Sabri Bey, daha sonra Vitali Nahum’u ortaklıktan çıkarmıştır. Kayınpederime göre kendisinin hakkı yenmiştir. Çünkü kendisine ödenen para muhasebe defterlerindeki rakamlara göre yapılmıştı.

Mesela bir milyon lira eden fırın defterlerde amortismanla 50 bin liraya düşmüş ve 50 bin lira üzerinden payı ödenmiştir. Keza binalar, keza kamyonlar keza her şey…

➥ “Ben dini bütün Müslümanım, kimsenin hakkını yemem” düsturu altında yapılmıştır.

Sayın Asım Ülker ile Vitali Nahum’un arkadaşlığı hiç bir zaman, herşeye rağmen bozulmamıştır. Asım Bey’in asıl adı Fani olan eşinden olan çocukları, Musevi dinine göre Musevidirler.

İsrail’e göç etmek isterlerse İsrail vatandaşlığını otomatikman alırlar. Fani Hanım’ın Müslümanlaşmış olması fark etmez.

Sayın Sabri Bey’in ömrü uzun olsun ama kayınpederimi görmeye gitmeden evvel, bir kere de bunları okusun ve yaptıklarının ne kadar güzel şeyler olduğunu görsün dedim.

| Erroll Gelardin
 Odatv.com

10.01.2011 21:56


 DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız  ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir. 

Ah Sabri Abi! Vah Sabri Abi! Yoksa sen de mi? Ülker de Kripto Yahudilerin mi? | Akademi Dergisi


ali ülker, akademi dergisi, kripto Ermeniler, kripto Yahudiler, masonluk, murat ülker, musa'nın mücahidi, sabetayistler, sabri ülker, ülker, mehmet fahri sertkaya, gerçek yüzü, müslüman genç, ermeniler, içimizdeki israil, içimizdeki ermenistan, ergün poyraz, tıp, kalp sağlığı, kolestrol, kalbim benecol, cola turka, Bülent Arınç, Süleyman Kaya, Doğan Hızlan, Andante Dergisi, Abdullah Cevdet, İBDA-C



Ülker, Türkiye Müslümanlarının yediği en büyük gollerden biri mi?

Ülker, Sabetaycılar, Masonlar, Ermeniler ve daha kimler kimler, neler neler...

Ah Sabri Abi! Vah Sabri Abi! Yoksa sen de mi?

Ülker de Kripto Yahudilerin mi?

Noktasına ve virgülüne dokunmadan ve hiçbir yoruma tabi tutmadan, Ergün Poyraz’ın “Musa’nın Mücahidi” isimli kitabından alıntılıyoruz.


Ülker'den Bir İlk Daha: 18.07.2006 tarihinde Ülker'in İnternet sitesinde, "Kolesterolü düşürmenin doğal yolu Benecol, 22 ülkeden sonra şimdi Türkiye'de..." başlıklı yazıyla yeni ürününü şöyle tanıtıyordu:

➥ "Yıllardır tüketicilerin beklenti ve ihtiyaçlarını en üst düzeyde karşılama misyonu ile hareket eden Ülker, sonsuz tüketici mutluluğu hedefi ile çalışmalarına sürekli hız veriyor. Sağlıklı ve kaliteli ürünler sunmak ilkesinden asla vazgeçmeyen Ülker, bu gaye doğrultusunda önemli bir sosyal sorumluluk bilincinin oluşmasına da öncülük ediyor. Son girişimi ile fonksiyonel gıda sektörüne giren ve kolesterol düşürücü Kalbim Benecol ürün serisi ile kalbinizin en büyük dostu olmaya hazırlanan Ülker, gıda sektöründe bir atılıma daha imza atıyor.

Kalp ve damar sağlığı için çağımızın en önemli risk faktörlerinden birini oluşturan kolesterolü düşürmek ve kontrol altına almak konusunda dünyaca tanınan Benecol ismi; Ülker güvencesiyle 22 ülkeden sonra Türk tüketicisiyle buluşuyor. Yoğurt, yoğurt içeceği, süt ve margarinden oluşan ürün yelpazesiyle Ülker Kalbim Benecol'ün basın lansmanı, Ülker İstişare Konseyi Üyesi & Grup Sözcüsü Metin Yurdagül, Gıda Grubu Başkanı Mehmet Tütüncü, Raisio Life Sciences Başkanı Jukka Lavi, Türk Kalp Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Yıldırımakın ve Prof.Dr. Osman Müftüoğlu'nun katılımıyla 18 Temmuz 2006 tarihinde Swiss Otel'de gerçekleştirildi..."

Ülker, Raisio Life Sciences Başkanı Yahudi Jukka Lavi, Türk Kalp Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Mason Çetin Yıldırımakın ile elele yaptıkları toplantıda:

➥ "Türk Kalp Vakfı tarafından da desteklenen Kalbim Benecol ürün serisi ile Ülker, doğal, keyifli ve kolay yoldan kolesterol kontrolüne olanak sağlayacaktır." diyordu. 

Yine aynı günlerde Ülker grubunda umum müdürlük yapmış, Murat Ülker ve ailenin diğer fertleri ile ortaklık yapmış, yine Ülker ailesi ile beraber yaptıkları faaliyetler sonucunda "dolandırıcılık ve nitelikli dolandırıcılık" iddiaları içeren müfettiş raporları düzenlenen Unakıtan'ın başında bulunduğu Maliye Bakanlığı, kalp sağlığı için en hayati önem taşıyan kolesterol düşürücü ilaçların ödemelerini adeta durduruyordu. Bakanlık bunu heyet raporuna bağlamış, kolesterol ilaç alımı sonucu biraz düşünce ödemesini ve yazılmasını önlemiştir.

Tıptan ve kalp sağlığı ile en ufak bir ilgisi olan insan bilir ki bu ilaçlar ömür boyu alınmak zorundadır. İlaç alımına ara verilince kolesterol yine yükselecektir. O zaman gelsin Benecol'ler...

Ülker'in ortakları arasında Başbakan yer almış, Kola Turka şapkası giyerek pozlar vermiş, açılışlarda Kola Turka'yı elinden düşürmemiş, arabasından çocuklara Ülker mamülleri dağıtırken gazetelerde ve Tv'lerde görüntüleri yayınlanmıştı. Asıl soyadları Berksan olan Ülkerler, Kırımdan göçen ve Yahudi soyundan gelen isimlerin ağırlığı olan bir şirketti. Burası da Kırım kökenli Rus Yahudilerinin adeta karargahı idi. Yani Musa'nın ticari sahada faaliyet gösteren şirketiydi. Bu gruba bağlı şirketlerden Ülker Gıda'da Bülent Arınç'ın bacanağı Süleyman Kaya, fabrika müdürü olarak çalışıyordu. Masonları Hiram Usta'nın kulları olarak niteleyen Arınç, Ülkerlerin Masonlarla ortak faaliyetleri hakkında nedense konuşmuyordu. Bunlardan biri de Ülker'in finansör olduğu Mozart Günleri idi. Bilindiği gibi Mozart, Müslümanların ve Türklerin yok edilmesini isteyen bu konuda şiirler yazan bir alçaktı.

Onun bu özelliği herkesçe bilinmesine rağmen, kanında zerre kadar Türklük, kalbinde zerre kadar Müslümanlık taşıyan bir insan Mozart'ı övebilir mi?


Türk ve İslam Düşmanı Mason Mozart ve Ülker

Hürriyet Gazetesi'nden Mason Doğan Hızlan, 2 Mart 2006 tarihli "Mozart Günleri" başlıklı yazısında; Ülker grubunun Türk ve İslam düşmanı mason Mozart'ın kutlamalarına verdiği desteği şu sözleri ile anlatıyordu:

➥ "Ülker Müzik Günleri'nin bu yılki adı: "Mozart'la Sonsuzluğa Yolculuk" Wolfgang Amedeus Mozart'ın doğumunun 250. yılında, konserler, etkinlikler 11 ile 13 Mart 2006 arasında gerçekleştirilecek..."

Doğan Hızlan'ın yazısından açıkça görüldüğü gibi, Türk ve İslam düşmanı mason Mozart'ı kutlama günlerinin finansmanını "Ülker" firması karşılıyordu.

Aynı Ülker grubunun ilanla ve her daim desteklediği Andante Dergisi'nin Ocak-Şubat 2006 tarihli 20. sayısının 14. sayfasında "Bu Şarkıyı Hampson'dan Dinleyin" başlığı altında, Mozart'ın, zil ve davul gibi Türk enstrümanlarını da kullanarak, 'İmparator olmak istiyorum' adlı bir Alman savaş şarkısı bestelediğini, bu parçayı Osmanlı'ya savaş açmaya hazırlanan İmparator II. Jozeph'in ısmarladığını anlatıyor ve şarkının ilk dörtlüğünü şöyle veriyordu.

"İmparator olmak istiyorum

Silkelemek istiyorum Doğu'yu,

Titretmek istiyorum Müslümanları,

Konstantinopolis benim olmalı..."

Ermeni Hırant Dink'in; "Türk'ten boşalacak zehirli kanın Ermeni'nin temiz kanı ile değişeceğini" söylediği, sözlerden savcılığın beraat ettirilmesini istemesinden, İstiklal Marşına karşı yaptığı saygısızca açıklamalarının ardından hiçbir tepki almamasından olacak, Ülker grubu çıtayı yükseltiyor, Mozart isimli Masonu göklere çıkaran yayın ve etkinlikleri, Müslüman Türk milletinden kazandığı paralarla finanse ediyordu. Ülker'in desteklediği yayında Mozart'ın yukarıdaki şarkısının sözlerinin altında şunlar da yazılıyordu:

➥ "Thomas Hampson, çok başarılı bulunan bu albümde Mozart'la birlikte, Haydn, Beethoven ve Schubert'in şarkılarını, Nikalaus Harnoncourt yönetimindeki Concentus Musicus Wien topluluğu eşliğinde söylüyor..."

12 Mart 2006 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde Ülker'in "Mozart'la Sonsuzluğa Yolculuk" başlıklı reklamları yayınlanıyordu. Atatürkçü (!) Cumhuriyet Gazetesi, İslamcı-muhafazakar Ülker, İmparator olmayı; Türk illerini silkelemek, Müslümanları titretmek ve İstanbul'u Bizans yapmak için isteyen Mason Mozart...

Ne üçlü ama...

Türk ve İslam düşmanı Amadeyyus Mozart'ı, yerli(!) masonlar Mimar Sinan adlı dergilerinin 80. sayısında şöyle ululuyorlardi:

➥ "Kâinatın ulu yaratanı, zaman zaman, dünyaya dahiler gönderir. İnsanlığı kurtarsın, Nuruziya'ya kavuştursun diye! 1756 yılının 27 Ocak günü, Salzburg'un, bugünkü adı Getreidegasse olan, dar bir sokağındaki 6 No'lu evin mütevazı bir odasına Mozart biraderi gönderdi. Bir dev doğdu o gün o evde. Gökten bir sanat nuru indi o evin üzerine. Bir tanrı mucizesi olan bu dahinin sanat ışığı dünyamızı hala aydınlatıyor..."

Ne oyun ama Müslüman Türk milletinin sırtından kazandıkları paralar ile silkelemek istiyorlar Türk illerini, titretmek hayali kuruyorlar Müslümanları... İstanbul'u işgal özlemlerini de şu alçakça sözlerle dile getiriyorlar; "Konstantinopolis benim olmalı..."

Destekledikleri ve besledikleri yayınlarda yukarıdaki gibi gerçek yüzleri fışkıranlar, saf insanlarımıza ne diyorlardı; 

➥ "Önce güneş, hava, su sonra bol gıda gelir, akşama babacığım unutma Ülker getir."

Tabi yerseniz...

Masonların ululadıkları bir diğer Mason Abdullah Cevdet, ülkemize damızlık erkek ithal etmeyi öneriyor, Fransız Masonlarının "Kur'anı kapa, kadınları aç" tekliflerini uygulamaya koymaya çalışıyordu.


Şerefe Ülkerler Şerefe

➥ "Önce güneş hava su sonra bol gıda gelir, akşama babacığım unutma Ülker getir." 

Çocukluğumuzda televizyon reklamlarında sıkça bu sözleri dinlerdik. Herhalde bundan sonra reklamlarında "akşama babacığım Ülker yerine Efes getir" sözleri yer alacak. İnançlı saf insanlarımıza alkol satan dükkanların önünden geçmenin ne denli günah olduğu anlatıldı.

İnsanlar hasta çocuklarına bile alkol satan dükkanlardan kızamık şekeri almadı. Dükkanlar ve üretilen gıda maddeleri İslami ve İslami olmayan diye ikiye ayrıldı. Hep belli markalar camilerde belli kesimlerin imamlarınca dikte ettirildi.

Ülker grubu da İslami sermayenin başını çekiyor, ürünlerinde domuz ürünlerini kullanmadığını özellikle vurguluyordu. Alkolünse zinhar yanlarından bile geçmiyordu. Bir gün Efes Pilsen biralarının üretim ve dağıtımını yapan Anadolu Endüstri Holding'in sitesini incelerken ilgimi bir şirket çekti. Polinas isimli bu şirkette Holding hisselerinin olduğunu söylüyor ancak ortaklarını belirtmiyordu. Aynı şekilde Ülker grubu da sitelerinde Polinas adlı şirkette ortaklıkları olduğunu söylüyor, ancak onlar da ortakları hakkında bilgi vermiyorlardı.

23 Eylül 2004 tarihli Ticaret Sicili gazetesini incelerken hiç olmayacak gibi gelen bir durumla karşılaşıyor, Efes Ülker ya da Özilhan ve Ülker ortaklığına rastlıyordum. Ticaret sicil gazetesinde bu ortaklık şu şekilde yer alıyordu:

➥ "Ticaret ünvanı: Polinas Plastik Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi... Merkezi İzmir'de 1378 Sokak No:4/l Kordon iş hanı, Alsancak, adresinde olup, ticaret sicilinin merkez- 57823 numarasına kayıtlı yukarda ünvanı yazılı Şirket'in 26.04.2004 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, Ana sözleşmesinin 4. ve 6. maddelerinin tadil edildiği, yönetim kurulu üyeliklerine;

Sabri Ülker, Orhan Özokur, Murat Ülker, Hüseyin Avni Metinkale, Georg R Wiederkehr, Dan Zelouf, Tuncay Özilhan, Mustafa Uysal, Mahmut Mahir Kuşçulu, A. Cumhur Büyükakıncı

3 yıl için;

Denetim Kurulu Üyeliklerine;

Güneş Yıldız, Ataman Yıldız, Musa Doğan, Ahmet Bal 1 yıl için seçildikleri bildirilmiş tescil ve ilanı istenilmiş olmakla buna dair olan tutanak ve 06.07.2004 tarihli kararın sicile T.t.K.h göre 10.09.2004 tarihinde tescil edildiği ilan olunur. “

Yine aynı günkü genel Kurulda Efes-Ülker ortaklığının 1. derecede imza yetkilileri şu şekilde oluşuyordu;

➥ Sabri Ülker Yönetim Kurulu Başkanı....

➥ Tuncay Özilhan Yönetim Kurulu Başkan Vekili...

➥ Orhan Özokur Yönetim Kurulu Üyesi...

➥ Murat Ülker Yönetim Kurulu Üyesi...

➥ Yener M. Sonuşen Müşavir...

➥ Hüseyin Avni Metinkale Yönetim Kurulu Üyesi...

➥ Georg R. Wıeserkehr Yönetim Kurulu Üyesi...

➥ Dan Zelouf Yönetim Kurulu Üyesi...

➥ Mustafa Uysal Yönetim Kurulu Üyesi...

➥ Mustafa Kuşçulu Yönetim Kurulu Üyesi...

➥ A. Cumhur Büyükakıncı Yönetim Kurulu Üyesi, Genel Müdür...

➥ Sadettin Korkut Genel Müdür Yardımcısı...

➥ Levent Sipahi Genel Müdür Yardımcısı...

Özilhan-Ülker ortaklığı tabii ki Polinas ile sınırlı değil, "Nasaş Alüminyum Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi'nde Sabri Ülker ve Tuncay Özilhan ortaklığının diğer isimleri de şu şekilde yer alıyordu:

➥ Şinasi Çelikkol

➥ Metin Tokpınar

➥ Nuh Kuşçulu

➥ M. Fethi Ağalar

➥ Kamil Yazıcı

➥ Cevat Höbek

➥ Yücel Sayın

➥ Şerif Elçi

➥ Güngör Aydınoğlu

➥ Klaus Von Eichmann

➥ Rene vermeire

➥ Demir Demirgil

➥ Cemalettin Özabacı

➥ İrem Nuhoğlu


Bira

Tüsiad eski başkanı ve Ülkerlerin ortağı Tuncay Özilhan'ın sahibi olduğu Efes birasının reklamlarında, "Dünya karması açıklandı" başlığı altında "Biraullah" ifadesi kullanılarak, Allah'ın ismine hakaret ediliyordu.

Şeriatçı Vakit gazetesi, İBDA-C'nin yayın organı görünümündeki "Aylık" adlı dergilerde bu duruma tepki gösterilirken, Tuncay Özilhan için "Tescilli İslam Düşmanı" deniyordu. Oysa Tuncay Özilhan'ın ortakları arasında yer alan Ülkerler için her iki yayın organından da hiçbir tepki ve hatta eleştiri bile gelmiyordu.

Ülker'e Farklı Görüşten 8 Yeni Akıl Hocası

Murat Ülker, Ülker İstişare Konseyi'nin üyelerini seçti. Murat Ülker'in seçtiği isimlerden bazıları Yahudi, bazıları Mason'du. Bunlar arasında Cumhuriyet Gazetesinin Yönetim Kurulunda yer alan, Alev Coşkun da vardı. Dinci Ülker Cumhuriyet değerlerini savunduğunu iddia eden Cumhuriyet Gazetesi'ne sponsorluk yapmaya başlıyordu. Ülker Silahlı Kuvvetlerden Turhan Özer'i kadrosuna katıyordu.

Oltan Sungurlu, A. Nail Kubalı, Galip Demirel, İlter Türkmen, Rona Yırcalı ve Rıfat Hassan Ülker bünyesine katılan diğer isimlerdi. Gerçi Yahudi cemaatının önde gelen isimlerinden Rıfat Hassan yeni katılmış görünse de yıllardır Ülkerlerin kakao ihtiyacını karşılıyordu.

Böylece; 4 milyar doları aşan cirosu, Başbakan, Maliye Bakanı, gibi ortaklıkları ve değişik ilişkileri ile Türkiye'nin en karmaşık gruplarından biri olan Ülker, Nisan ayında gerçekleştirdiği ve gençlere daha çok sorumluluk verilen yeniden yapılanma sürecinin devamında, ilginç isimleri bünyesine katıyordu:

Ülker grubuna göre; Alev Coşkun, Galip Demirel, Rıfat Hassan, Turhan Özer, Ali Nail Kubalı, İlter Türkmen, Rona Yırcalı ve Oltan Sungurlu, grup faaliyetleri ve yansımalarını takip ederek grubun dış dünyadan nasıl görünüp algılandığını yorumlayacak, şirketlerin aktivite ve ürünleri hakkında yeni fikirler üretecek.

Grupta Nisan 2005'te başlayan yeniden yapılanma, halka açık tek kuruluş olan Ülker Sanayi Gıda'nın başına Ali Ülker'in atanması ile başladı. Onursal Başkan Sabri Ülker'in oğlu, İcra Kurulu Başkanı Murat Ülker ile birlikte çalışacak bir 'İstişare Konseyi' kuruldu, buraya grup içinden Metin Yurdagül ve Necdet Buzbaş atandı. Ülker'den o tarihlerde yapılan açıklamada, konseyin 'ihtisas sahibi' yeni isimlerle güçlendirileceği duyurulmuştu. İşte isimler dün açıklandı. Konsey, İcra Kurulu'nun üstünde değil, Murat Ülker'in yanında yer alacak.

Grup Sözcüsü Metin Yurdagül imzasıyla yapılan açıklamada, Ülker'in İstişare Konseyi'nin 8 yeni üyesinin isimleri sıralandı:

➥ Dr. Alev Coşkun; Turizm ve Tanıtma Eski Bakanı, Cumhuriyet Gazetesi yazarı... İzmir eski Milletvekili...

➥ Galip Demirel; Emekli Vali, Müsteşar, 18. Dönem, Malatya Milletvekili, TBMM İç İşleri Komisyonu eski Başkanı...

➥ Rıfat Hassan; Mason, tüccar, sanayici, Yahudi cemaatinin eski başkanlarından, Akmerkez'in ortaklarından..

➥ Dr. Ali Nail Kubalı; İş adamı, çeşitli şirketlerde genel müdür ve yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Danışmanlık şirketi sahibi...

➥ Turhan Özer; Emekli Koramiral...

➥ Oltan Sungurlu; Adalet ve Milli Savunma Eski Bakanı, 17, 18, 19, 20. dönem Gümüşhane Milletvekili...

➥ İlter Türkmen; Dışişleri Eski Bakanı, Emekli Büyükelçi...

➥ Rona Yırcalı; DEİK, Balıkesir Sanayi Odası, Dünya Odalar Federasyonu (WCF), TEV Başkanı. Çeşitli dernek ve konsey üyesi...


Neler Yapacaklar?

Ülker Gurubu yeni yöneticilerinin neler yapacağını şöyle anlatıyordu:

➥ "Bugüne kadar yapılan toplantılarda grubun AB'ye uyum çalışmalarını gözden geçirerek kurumsal itibar yönetimi değerlendirmelerini yapan ve her ay toplanacak konseyin faaliyet konuları da şöyle belirlendi:

➥ "Ülker Grubu temel politikalarının sosyal sorumluluk çerçevesinde oluşturulması, grup faaliyetleri ve yansımalarının takip edilerek grubun dış dünyadan nasıl görünüp algılandığının yorumlanması, yönetime veri sağlamak ve destek olmak, grup şirketlerinin aktivite ve ürünleri hakkında yeni fikirler üretmek yönünde çalışmalar yapmak..."


Ülker'in Ermeni Ortakları

Ülkerlerin Amerikalı, Alman, Yahudi, Rum ortaklarının yanında Ermeni ortakları da yer alıyordu. Doğan Matbaacılık Ambalaj Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adı altında faaliyete geçirdikleri şirketteki Ermeni ortakları şu isimlerden oluşuyordu:

➥ Dikran Mihran Acemyan

➥ Dikran Acemyan

➥ Fotini Acemyan

Aynı şirketteki diğer ortakları ise; Karabet Kalender, Vahram Serap, Sevim Bardakçı, Sebahattin Saraç, Yener Mehmet Sonuşen'den oluşuyordu.

Ermeni Azeri savaşında Ermenilere Ülker grubundan 18 ton malzeme gönderiliyor, bu malzemenin çikolata olduğu iddia ediliyordu. Savaşın ortasında Azeriler ekmek bulamaz. Bir milyon savaş kaçkını açlık ve sefaletle pençeleşirken, Ermeniler, Ülkerler sayesinde çikolata dağlarına kavuşuyorlardı.

Aynı Ülkerler yıllardır, milliyetçi-mukaddesatçı çevrelerin de en büyük hamileri (koruyucu-kollayıcıları) arasında yer alıyorlardı. Sözgelimi bunlardan biri de Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı'ydı...

Fetullahçıların Abant toplantılarının tertipçilerinden olan bu vakfın ihdas ettiği "Türk Dünyasına Üstün Hizmet Ödülü" Ülkerlere de verilmişti. Abant Toplantılarının değişmez isimlerinden biri de Bülent Arınç'tı. Ermenistan'a uygulanan ambargoyu delmek de Türk Dünyasına üstün hizmetin bir göstergesi olmalıydı!

Ne demişler? “Al gülüm ver ödülüm pardon ver gülüm..."

Dan Cake, Dan Kek, Ya da Dangalak Kekler

Eski adı, Dan Cake Gıda Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi olan ve yağlar ve gıda maddeleri ihracatları grubunda yer alan, 1992 yılında faaliyete başlayan Fresh Cake Gıda Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi'nde Ülker grubunun ortaklan şu şekilde yer alıyordu:

➥ Richard Handscombe

➥ Sabri Ülker

➥ Orhan Özokur

➥ Murat Ülker

➥ Francis Bon

➥ Necdet Buzbaş

Kamuoyunda yerli ve muhafazakar bir şirket olarak bilinen Ülker reklamlarında Amerikalıları Turkalaştırıyor, ancak bu toplumda Türkleştiriyor gibi algılanması sağlanıyordu. Reklamlardaki Amerikalılar iftar saatlerine Türklerden daha fazla uyarak, nerdeyse bize dini kuralları öğretiyorlardı. Kola Türk üretemeyip Turka imal eden Ülker'in yerli kek olarak lanse ettiği "Dan kek"i İsviçre malı, ismi de yine bir başka yabancı ortağından geliyordu. Dan Cake... Ya bunu yiyen kekler... Neyse biz Ülker'in kek yatırımındaki asıl ortaklarına dönelim:

➥ Steen Knoth Ludvıgsen

➥ Ole Havskov Jacobsen

➥ E. Hessellund Eskıldsen

➥ Ali Enis Çiftçi

➥ Samim Çiftçi

➥ Eric Pironneau

➥ Alparslan Öktener

➥ Francis Cukiermann
➥ Dan Cake

➥ E. Hesselund Eskıldsen

➥ Cemal Esen

➥ Turgut Eker

➥ Hayrettin Ekinci

➥ İbrahim Damlalı

➥ Müfit Özdural

Firmanın Ticaret sicilinde belirttiği iş alanı da şu şekildeydi;

➥ "Dan Cake teknolojisi altında kek ve İsviçre pastası imalatı başta olmak üzere gıda sanayinin her dalında un, katkı maddeleri gibi her türlü hammadde ve malzemenin ithali, ihracı ve pazarlanması başta olmak üzere her nevi gıda madde ve malzemelerinin imalatı, başkalarına yaptırılması, alımı ve satımı, ithali ve ihracı süt ve süt ürünleri hububat ve değirmencilik müstahsalları, salt nişasta ve müstahsalları susam ve yağlı tohumlar, şeker ve şeker mamulleri, kakao ve müstahsalları esasını un, hububat ve nişasta teşkil eden müstahsallar pastacılık mamulleri paketlenmiş taze veya dondurulmuş her türlü gıda maddesinin imali, ithali, ihracı ve pazarlaması başkalarına yaptırılması. Yurt içinde ve dışında faaliyet gösteren gerçek merkezden ve yerinden yönetim esaslarına göre kurulmuş kamu tüzel kişileri ve özel hukuk gerçek ve tüzel kişileri ile şirket faaliyetlerinin gerektirdiği ölçüde ve her sıfatla gayrimenkul iktisabı ve ferağı da dahil alım satım kira istisna yayım komisyon vekalet hizmet taşıma kefalet müşavirlik müteahhitlik mümessillik bayilik acentelik distribütörlük yapabilir ve hukuka uygun her türlü sözleşmeleri akdedebilir iç ve dış teknik yardım know-how anlaşmaları yapabilir patent ihtira beratı gibi sınai haklar kazanabilir alıp satabilir devredebilir bu hakları ilgili sicillerine tescil ve terkin edebilir gayrimenkuller üzerinde rehin ticari işletme rehni ve ipotek de dahil olmak üzere menkul ve gayrimenkullerle ilgili her çeşit ayni ve şahsi hakları iktisap edebilir başkaları lehine bu hakları tesis edebilir bunları tapu kütüğüne ve ilgili sicillerine tescil ve terkin edebilir üçüncü kişiler için rehin ticari işletme rehni ve ipotek de dahil olmak üzere bu nevi haklan tesis ve tescil ettirebilir şirket lehine tesis edilen rehin ve ipotekleri fekkedebilir sahibi olduğu gayri menkulleri ipotek ve ticari işletme rehin de dahil olmak üzere kendisi veya üçüncü kişiler adına her ne nam ve şekilde olursa olsun teminat olarak gösterebilir ve 23.5.1996 tarihinde tescil edilen tadil mukavelesinde yazılı olan diğer işler."


Hilafet Özlemcisiyle Ortaklık

Müsiad kurucusu ve Başkanı Erol Mehmet Yarar, "Hilafetin Türkiye'den yıkıldığını" söylüyor "ve yine Türkiye'den ayağa kalkacağını" anlatıyordu. Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel hazırladığı Milli Görüş iddianamesinde Erol Yarar'ın da diğer sanıklarla birlikte anayasal nizamı yıkma girişiminde bulunduğunu iddia ediyordu.

MÜSİAD'ın eski Genel Başkanı, Ülker ortağı Erol Yarar'ın (Daha sonraki süreçte Erol Yarar’ın da Sabetayist olduğu ispat edilmiştir. – Akademi Dergisi) Nurcu Zehra Vakfı'nda, Kürt Said'le aynı paralelde yaptığı konuşma bu insanların amaçlarını bir kere daha gözler önüne sermektedir:

➥ "Sancak düştüğü yerden kalkacak.. Bu işin kilidi Türkiye'dir. İslam ümmetinin sancağı buradan kalkacak, Allah'ın izniyle... Hadis-i şerif söyledi arkadaşlar... Hilafet sancağı nereden düşerse oradan kalkacak.

...Bak, hep dünyayı düşündürüyor Allah. Bize öyle vizyon vermiş. Köyümüzü, kasabamızı, bölgemizi değil, dünyayı kavramak, Allah'ın arzından hakikaten, Allah'ın bir halife yaratacağı temsilci... Allah'ı temsil eden, Allah'ın arzını temsil eden bütün yakasını düşünen; kuzey, güney, batı böyle bir kavrayış, Allah lütfetmiş. İşte bunu takip etmek buna göre gitmek, buna göre çalışmak, İşte Zehra vakfı!.... Medreset-ül Zehra'dan çıkan talebelerdir. İnşallah bu vizyonla çıkması lazım. Medresetül Zehra; Allah inşallah Said-i Nursi hazretlerinin o güzel ifadeleriyle buyurmuş oldukları o Medrese-tül Zehra'yı kurmayı ve böyle bir vizyonu bütün bir dünyayı yönlendirecek vizyonu gençlerimize aşılamayı nasip etsin. Bütün temennimiz budur.

Bakalım sancak ne zaman göklere dikilecek?.... Onun içinde Medrese-tül Zehra'nın talebeleri de olacak. Bir bakacağız ki, Allah'ın izniyle İslam Ordusu'nda!..." 

Ülkerler, Müsiad kurucusu Erol Yarar ile de otomobilcilik dalında OMC Otomotiv Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adı altında bir ortaklık kuruyorlardı. Daha sonra buradaki hisselerini Ömer Özargun ile Nadir Haluk Vardar'a devrediyorlardı.

| Ergün Poyraz, “Musa’nın Mücahidi”, Togan Yayınları, Basım yılı 2007

Ülker'in gerçek yüzü | Akademi Dergisi

 DİKKAT! Bu yayını paylaşacaksınız  ama büyük ihtimalle o paylaşımı sizden başka hiç kimse görmeyecek. Bu yayınımızı, Facebook, Instagram, WhatsApp ve benzeri Amerikan/Siyonist menşeli ortamlarda paylaşırsanız, arkadaşlarınıza/takipçilerinize gerçekten gösterildiğinden ve taktik surette sansürlenmediğinizden emin olunuz. Biliniz ki bu sosyal ağların gerçek sahibinin CIA ve MOSSAD olduğu ve Amerikan/Siyonist menfaatleri gereği pek çok ülkede milletleri sansürledikleri, somut deliller ile binlerce kere ispat edilmiştir. 

Bu güne değin en çok tıklanılanlar